Dramaturjik Yapı: Aristoteles'in Poetika'sından Modern Senaryoya
Dramaturjik yapı, en temelde bir hikayeyi seyircide maksimum etkiyi yaratacak şekilde düzenleme sanatı ve bilimidir. Bu bilimin temelini de günümüzden yaklaşık 2400 yıl önce yaşamış olan Aristoteles, Poetika adlı eseriyle atmıştır.
Aristoteles ve Poetika: Hikayenin Anatomisi
Aristoteles, döneminin Yunan tragedyalarını izleyerek "İyi bir hikayeyi iyi yapan şey nedir?" sorusunu sordu. Verdiği cevaplar, bugün bile senaryo yazımının temelini oluşturur. Ona göre bir trajedinin (ve dolayısıyla bir dramanın) altı temel unsuru vardır:
-
Olay Örgüsü (Mythos): Aristoteles için en önemli unsur budur. Olay örgüsü, olayların rastgele bir sıralaması değil, sıkı bir neden-sonuç ilişkisiyle birbirine bağlı bir bütün olmalıdır. Bu bütünün de mutlaka bir başı, ortası ve sonu olmalıdır. İşte bu basit tanım, bugün kullandığımız Üç Perde Yapısı'nın atasıdır.
-
Karakter (Ethos): Olayları yaşayan kişilerdir. Karakterler, eylemleriyle kendi kişiliklerini ve ahlaki yapılarını ortaya koymalıdırlar. Aristoteles'in "iyi" karakteri, ahlaken mükemmel değil, tutarlı ve anlaşılır olandır.
-
Düşünce (Dianoia): Hikayenin teması, ana fikri ve karakterlerin diyaloglar yoluyla ifade ettiği felsefedir. "Bu hikaye ne hakkında?" sorusunun cevabıdır.
-
Söyleniş/Diksiyon (Lexis): Dilin kullanımı, diyalogların ve anlatımın üslubudur.
-
Müzik/Melodi (Melos): O dönemde koroların söylediği şarkıları ifade eder. Modern sinemada bu, filmin müzikleri (soundtrack) olarak karşılık bulur.
-
Görsel Şölen/Dekor (Opsis): Sahneleme, kostümler ve dekor. Sinemadaki karşılığı ise sinematografi, prodüksiyon tasarımı ve özel efektlerdir.
Dramaturjik yapı, en temelde bir hikayeyi seyircide maksimum etkiyi yaratacak şekilde düzenleme sanatı ve bilimidir. Bu bilimin temelini de günümüzden yaklaşık 2400 yıl önce yaşamış olan Aristoteles, Poetika adlı eseriyle atmıştır.
Aristoteles ve Poetika: Hikayenin Anatomisi
Aristoteles, döneminin Yunan tragedyalarını izleyerek "İyi bir hikayeyi iyi yapan şey nedir?" sorusunu sordu. Verdiği cevaplar, bugün bile senaryo yazımının temelini oluşturur. Ona göre bir trajedinin (ve dolayısıyla bir dramanın) altı temel unsuru vardır:
-
Olay Örgüsü (Mythos): Aristoteles için en önemli unsur budur. Olay örgüsü, olayların rastgele bir sıralaması değil, sıkı bir neden-sonuç ilişkisiyle birbirine bağlı bir bütün olmalıdır. Bu bütünün de mutlaka bir başı, ortası ve sonu olmalıdır. İşte bu basit tanım, bugün kullandığımız Üç Perde Yapısı'nın atasıdır.
-
Karakter (Ethos): Olayları yaşayan kişilerdir. Karakterler, eylemleriyle kendi kişiliklerini ve ahlaki yapılarını ortaya koymalıdırlar. Aristoteles'in "iyi" karakteri, ahlaken mükemmel değil, tutarlı ve anlaşılır olandır.
-
Düşünce (Dianoia): Hikayenin teması, ana fikri ve karakterlerin diyaloglar yoluyla ifade ettiği felsefedir. "Bu hikaye ne hakkında?" sorusunun cevabıdır.
-
Söyleniş/Diksiyon (Lexis): Dilin kullanımı, diyalogların ve anlatımın üslubudur.
-
Müzik/Melodi (Melos): O dönemde koroların söylediği şarkıları ifade eder. Modern sinemada bu, filmin müzikleri (soundtrack) olarak karşılık bulur.
-
Görsel Şölen/Dekor (Opsis): Sahneleme, kostümler ve dekor. Sinemadaki karşılığı ise sinematografi, prodüksiyon tasarımı ve özel efektlerdir.
Aristoteles'ten Modern Senaryoya Evrim
Aristoteles'in bu temel ilkeleri, binlerce yıl boyunca evrilerek modern senaryo yapısını oluşturmuştur:
-
Başı, Ortası, Sonu → Üç Perde Yapısı: Aristoteles'in bu temel yapısı, doğrudan doğruya bugün bildiğimiz Kurulum (Setup), Yüzleşme (Confrontation) ve Sonuç (Resolution) perdelerine dönüşmüştür. Başlangıç, karakteri ve sorunu tanıtır. Orta, çatışmayı geliştirir. Son, çatışmayı bir çözüme ulaştırır.
-
Hamartia (Trajik Kusur) → Karakter Arkı: Aristoteles, kahramanın çöküşüne neden olan şeyin onun "trajik bir kusuru" veya "hatası" (hamartia) olduğunu söyler. Bu, modern anlatıdaki "karakterin inandığı yalan" veya üstesinden gelmesi gereken kusurla birebir örtüşür. Karakterin bu kusurla yüzleşip onu yenmesi (pozitif ark) veya ona yenik düşmesi (negatif ark), karakter arkının temelini oluşturur.
-
Peripeteia (Baht Dönüşü) & Anagnorisis (Tanıma): Peripeteia, olayların akışının tam tersine döndüğü andır (modern senaryodaki Orta Nokta veya dönüm noktaları). Anagnorisis ise karakterin cehaletten bilgiye geçtiği, önemli bir gerçeği anladığı "aydınlanma" anıdır. Bu iki unsur, genellikle birlikte çalışarak karakterin en dip noktaya vurmasını ve oradan yeni bir bilgiyle çıkmasını sağlar. Bu, "Her Şey Kaybedildi" ve "Ruhun Karanlık Gecesi" ritimleriyle doğrudan ilişkilidir.
-
Katharsis (Arınma): Aristoteles'e göre trajedinin nihai amacı, seyircide acıma ve korku duygularını uyandırarak bu duygulardan bir tür "arınma" (katharsis) sağlamasıdır. Seyirci, kahramanın başına gelenlere üzülür (acıma) ve aynı şeylerin kendi başına gelebileceğini düşünerek endişelenir (korku). Hikayenin sonunda gelen çözümle birlikte, bu birikmiş duygusal enerji boşalır ve seyirci bir rahatlama ve tatmin hissi yaşar. Modern sinemada bir gerilim filminin sonunda katil yakalandığında veya bir dramın sonunda karakterler barıştığında hissettiğimiz tam olarak bu duygusal boşalımdır.
Değişen ve Değişmeyen Ne?
Elbette modern sinema, Aristoteles'in bazı kurallarını esnetmiş veya tamamen terk etmiştir. En bilineni Üç Birlik Kuralı'dır (olay, zaman ve mekan birliği). Aristoteles'in trajedileri genellikle tek bir günde, tek bir mekanda ve tek bir ana olay örgüsü etrafında geçerdi. Sinemanın imkanları, bizi kıtalara ve yıllara yayılan, iç içe geçmiş çoklu hikayeler anlatmaya olanak tanımıştır.
Ancak değişmeyen şey, dramanın özüdür. 2400 yıl önce bir Yunan amfitiyatrosunda oturan bir seyirciyi ağlatan ya da geren şeyle, bugün bir sinema salonunda veya evimizde bizi etkileyen şey temelde aynıdır:
Tutarlı bir olay örgüsü, inandırıcı karakterler, anlamlı bir tema ve tatmin edici bir duygusal yolculuk.
Sonuç olarak, "Poetika", sadece bir felsefe metni değil, bir mühendislik kılavuzudur. Arabalar değişmiş, motorlar güçlenmiş, yollar gelişmiş olabilir; ancak tekerleğin icadı nasıl hala ulaşımdaki en temel devrimse, Aristoteles'in dramaturjik yapıyı çözümlemesi de hikaye anlatıcılığının hala üzerine kurulu olduğu en temel devrimdir. Bugün izlediğimiz her film, yazdığımız her senaryo, farkında olsak da olmasak da, Aristoteles ile bir diyalog içindedir.